Onca Şey olarak #gezgince adı altında gezginlerle yapmakta olduğumuz röportajlardan oluşan yazı dizimizin bugünkü konuğu @gezihikayelerim. Vakit kaybetmeden sözü kendisine bırakalım ve kendisini biraz daha yakından tanıyalım.
Kısaca kendinden bahseder misin?
Merhaba ben gezi tutkunu, plansız programsız yaşayan sıradan birisiyim.
Sence gezginlerdeki bu gezme ve keşfetme arzusu nereden geliyor?
Bazılarında into the wild filminin etkisinin olduğuna eminim 🙂 Bazıları özgür ruhludur. Bazıları ise yerleşik hayattan memnun. Bu böyledir.
Yalnız mı yoksa birileriyle mi gezmek daha keyifli?
Yalnız gezerken asla yalnız olmuyorsunuz. Her yerde farklı birileriyle tanışıyor, hatta bazen yola beraber devam ediyorsunuz.
Gezdiğin ülkeleri veya şehirleri neye göre seçtin veya seçmektesin?
Ben doğa tutkunuyum. Nerede etkileyici bir doğa manzarası varsa oraya gitmeye çalışırım.
Hangi ülke veya şehir ne sebeple seni oldukça etkiledi?
Ülke olarak İzlanda. Şehir olarak Amsterdam. İzlanda'nın her köşesi ayrı bir manzara. Kesinlikle bu dünyanın dışında bir yer. Amsterdam'da ise aradığınız her şeyi bulmak mümkün. Yaşamak için daha elverişli bir yer var mı bilmiyorum. Doğa, manzara, park, estetik, ulaşım, ekonomi, türk topluluğu, ot, seks ve özgürlük...
Aklına geldikçe hala seni gülümseten bir anın var mı?
Çok var. Bunları instagram hesabımda blog olarak paylaşıyorum.
Şimdiden sıradaki gezi planını yapmış olmalısın sırada neresi var?
Plan yapmıyorum ama gezimin sonuna geldim. 2 gün sonra Arnavutluk'tan İstanbul'a dönüyorum. Şu an ise Ohrid'deyim.
Gezilerin sırasında bugüne kadar en az ve en çok para harcadığın şeyler neler oldu?
Yemek sorununu bir türlu halledemedim. Domates ekmek bile yeseniz Euro bölgesinde hep çok harcıyorsunuz. Ülkenin bugünkü durumunda az para harcamak çok çok zor.
Aklında kalan kendi çektiğin veya beğendiğin bir fotoğraf karesi var mı?
Fotoğrafın bizimle paylaşabileceğin bir hikayesi var mı?
İzlanda’daki 4. günümde güneydeki Jonkulsarlon’a kadar gidebilmiştim. Ne yazık ki ring roadi tamamlayamayacaktım ve geri dönmem gerekiyordu. Birkaç yerli sayesinde Gulfoss civarına yaklaşmıştım. Niyetim Golden Circle bölgesini turlayıp son günü riske atmadan Rejkavyik’e geri dönüp Kristionsson’un evinde kalmaktı. Siz siz olun İzlanda’da en az 10 gün kalıp yolu tamamlayın. Uzun saçlı sarışın İzlandalı çocuk sayesinde Faxi Nehri'ni görmüş sonrasında da arabadan inmiştim. Gullfos’a 17 kilometre vardı. Hem yürürüm hem otostop çekerim diye düşünüp yürümeye başladım. Ses bombam ile gayet güzel eğleniyordum. Birkaç kilometre yürüdüm. Sonrasında kafamda şimşekler çaktı aniden. Ben neredeydim? Son 1,5 saattir hiç araba geçmemişti nerdeyse.. Navigasyonu kontrol etmem ile kendime küfürler savurmam bir oldu. Navigasyon, daha yakın olduğu için patika yolunu göstermiş bu yüzden de arabaları oradan geçmiyordu.. Geri de dönemezdim. 5 kilometre yürümüştüm zaten. Bir hiçliğin ortasında olduğumu düşünüyordum. Görebildiğim tek şey birkaç çiftlik ve attı. İnsan bile görmemiştim. O gün 10 kilo çanta ile zaten kilometrelerce yürümüş, dağa çıkmış tekrar yürümüştüm ve yürümeye devam ediyordum. Omzum ve ayaklarım yavaş yavaş “yeter..” diyordu. Duramazdım. Durursam motivasyonu kaybedeceğimi biliyordum. Her zaman olduğu gibi iyimser tavrımı yitirmemeye çalışıyordum. Acaba bir yerlinin kapısını çalıp su mu isteseydim? Belki bu bahaneyle tanışır, bana acır ve belki evine davet ederdi daha önce başıma geldiği gibi. Yoldan geçen esmer, sakallı, yabancı biri bir İzlanda'lının hiçliğin ortasında kapısını çalması.. Ayrıca kişisel mülküne de adım atmış olacaktım. Hemen vazgeçtim bu düşünceden. Kamp yapamazdım. Çok rüzgar vardı ve her yer düzdü. Yapabileceğim tek şey birkaç foto çekip yürümeye devam etmekti. Belki bir araba geçerdi. Tek umudum buydu. Saate bakıverdim. Önce yanlış olduğunu düşündüm. Ama sanırım doğruydu. Saat 22:45'ti ve hala güneş batmamıştı.. Ayaklarım daha çok acımaya başladı. Omzumu söylemiyorum.. Ha bir km, ha iki km diye kendimi bir yandan avutuyor bir yandan da cesaret veriyordum... Derken o da ne? Sanırım gelebilmiştim. Bir karavan vardı. Belki de kamp alanıydı. Gidip tanışmak istedim. Belki ertesi gün beraber giderdik bir yere. Ya da yalnız ise beni davet ederdi karavanına. Gittim ve “Merhaba..” birkaç kez tekrarladım. “Kimse yok mu?..” ses yoktu. Etrafı yokladım. İçerde de kimse yoktu. Sanırım terk edilmişti. Bir şekilde içeri girmeliydim. Kapıyı açtım.. ve açıldı!! İnanamadım önce.. Harika! Avazım çıktığınca kahkaha attım. Tanrı’nın bir hediyesi, acıması veya lütfuydu bu.. Geceyi çadırda geçirmekten iyidir. İçeri girip sağı solu karıştırdım. Baya baya birisi yaşıyormuş burada. Dolapta bisküviler, ısıtıcı, çöp torbası.. koltuğa geçip dinlendim. Kimsenin olmadığından emin oldum. Aklıma “into the wild” filmi geldi.. Doğadaki bitkiler, dolaptaki bisküviler dedim kendi kendime Ne ölmesi? Daha gezecek çok yerim vardı. Omuz ve ayaklarıma karasular inmişti. Onların gönlünü alıp uyumaya geçtim. Son bir foto çektim. Erken kalkmalıydım. Belki sabah birisi gelecekti. Belki burada gayrimeşru işler yapılıyordu kim bilebilir? Uyudum, uyandım, toparlandım ve Gullfos’a ulaştım.
Gezilerin sırasında çekmiş olduğun bir videoyu bizle paylaşır mısın?
Peki videonun hikayesinden kısaca bahseder misin?
Video İzlanda'da bulunan bir gayzere (Geysir) ait. Her birkaç dakikada bir su magmaya yada ona yakın bir noktaya temas edip kaynıyor kaynıyor kaynıyor ve bum.. Su havaya fışkırıyor bilmem kaç metre. Belli bir yere kadar yaklaşabiliyorsunuz zaten her taraf yanık kokuyor. Suyun sıcaklığı ise 80-100 derece.
Peki tadı hala damağımda diyebileceğin bir yemek?
Genelde yemek yiyemiyoruz gezerken. Domates ekmek muz falan işte 🙂 Sadece Lizbon'da Pastel de Nata denen ufak bir turtamsı bir şey yemiştim. Çok lezzetliydi. Ufacık şey ama 1.20 euro. Yine de tatmak için değer.
İlham aldığın yada yakından takip ettiğin kimse var mı?
Cagatay Özdemir'i çok severim. Mert Gültekin de sağlam gezgindir.
Son olarak bu yazıyı okuyacaklara söylemek istediğin bir şey var mı?
Gözünüzü olabildiğince erken açın. Ben bir yıldır geziyorum. Türkiye'ye 2 gün sonra döneceğim bir yılın ardından. 1 yıl önceki ben ile şu anki benin alakası yok. Gezmek her şeyi değiştirir. Ben gözümü 21 yaşında açtım. Umarım siz daha erken açıp daha farklı, daha üstün işler yaparsınız.
@gezihikayelerim'e oncasey.com'un #gezgince röportajlarına katıldığı için çok teşekkür ediyoruz ve şimdiden kendisine Türkiye'ye dönüş yolunda iyi yolculuklar diliyoruz. Instagramda paylaştığı her fotoğrafın ayrı bir hikayesi var ve eminiz ki Türkiye'ye döndükten sonra da gezilerine tüm hızıyla devam edecek. Bu nedenle @gezihikayelerim instagram hesabını mutlaka takip edin deriz. Yeni bir röportajda görüşmek üzere.
0 Yorum