Onca Şey olarak #gezgince adı altında gezginlerle yapmakta olduğumuz röportajlardan oluşan yazı dizimizin konuğu Dilara Özel. Gelin vakit kaybetmeden kendisini biraz daha yakından tanıyalım.
Kısaca kendinden bahseder misin?
ODTÜ’de araştırma görevlisi olarak çalışan bir kedi annesiyim. Memur hayatı yaşıyorum diyebiliriz. Kendimi gezgin olarak tanımlayamam aslında, sosyal medyanın etkisiyle artık herkes kendini gezgin ilan etmeye başladı. 🙂 Gezmeyi, tanımayı, kendi sınırları dışına çıkmayı seven biriyim diyebiliriz.
Sence gezginlerdeki bu gezme ve keşfetme arzusu nereden geliyor?
Bence bir kere gezmenin ve keşfetmenin tadına varınca insan, bir daha duramıyor. Farklı insanlarla tanışmak, farklı kültürleri tanımanın ötesinde yaşadığımız ‘normal’ hayattan bir nebze olsun uzaklaşmak olabilir.
Yalnız mı yoksa birileriyle mi gezmek daha keyifli?
Kesinlikle yalnız! Bence zaten buna yalnız gezmek demek de çok doğru degil. Belki otobüs, uçak yolculukları vs için yalnız yolculuk diyebiliriz ki onlar da bile tesadüfen aynı rotada olup birlikte gezdiğim insanlar oldu. Yirmi günlük gezilerde sadece iki üç gün ‘yalnız’ kaldım. Yalnız gezerken yalnızlığı siz tercih ediyorsunuz fakat sosyalleşmek oldukça kolay. Kendinize istediğinizde vakit ayırabiliyorsunuz, istediğinizde tanıştığınız insanlarla dolaşıyorsunuz. 🙂
Gezdiğin ülkeleri veya şehirleri neye göre seçtin veya seçmektesin?
Türkiye ekonomisinden dolayı genellikle ülkeleri ekonomik durumlarına göre seçiyorum şu anda. Eskiden yakınlığı önemliydi fakat şu an genelde ucuz olan ülkeleri tercih ediyorum.
Hangi ülke veya şehir ne sebeple seni oldukça etkiledi?
Her ülkenin kendine has bir doğası, farklılığı ve güzelliği var. Bu nedenle tüm ülkeleri aynı şekilde değerlendirip seçim yapmak oldukça zor. Fakat nordik sevgimden dolayı İsveÇ, Stockholm diyebilirim. Adalardan oluşan ve düzeniyle muhteşem bir şehir.
Aklına geldikçe hala seni gülümseten bir anın var mı?
Üsküp’te yaşadığım bir anıyı anlatabilirim. Hostelde tanıştığım bir Amerikalı ve bir Yeni Zelandalı arkadaş ile gece hostelimizin karşısındaki çatı katında olan bir partiye gittik. Parti, Makedonya’daki bir televizyon dizisinin son bölümünü kutlamak için yapılan özel bir partiymiş. Amerikalı arkadaş Hollywood’dan geldiğini söyledi. Sonrasında partinin onur konukları olduk. Tüm akşam yedik, içtik, oynadık ve hostelimize döndük. Bu gece oldukça eğlenceliydi 🙂
Şimdiden sıradaki gezi planını yapmış olmalısın sırada neresi var?
İsrail’e bir biletim var. Fakat gidebilecek miyim emin değilim 🙂
Gezilerin sırasında bugüne kadar en az ve en çok para harcadığın şeyler neler oldu?
Phuket’te geceliği 2 euro’ya kaldim (o zaman 6 TL yapıyordu). Bence fiyat performans açısından mükemmel bir yerdi. 🙂 En pahalı ülkelerden biri Norveç’ti. Orada yaptığım her aktivite oldukça pahalıydı. Şu an kurlar yüzünden normal oluyor belki ama Norveç’te bir hamburger menüsüne 80 TL vermiştim. Euro 2 TL idi o zamanlar. Otogardaki tuvalete girmek için de yaklaşık beş lira vermiştim, hala içimde bir yara.
Peki tadı hala damağımda diyebileceğin bir yemek?
Biraz saçma ve komik olabilir ama Viyana’da yediğim sokak dönerinin tadını hiçbir yerde bulamadım 🙂
İlham aldığın yada yakından takip ettiğin kimse var mı?
Takip ettiğim kimse yok. Gezime başlayacağım zaman genelde internetten araştırma yapıyorum. Gezilerde tanıştığım arkadaşlarımla konuşuyorum.
Son olarak bu yazıyı okuyacaklara söylemek istediğin bir şey var mı?
Korkularınızı bir kenara bırakıp ‘tek çıkın!’, yalniz gezin 🙂
Dilara Özel’e yoğun iş temposunun arasında oncasey.com‘un #gezgince röportajlarına vakit ayırdığı için teşekkür ediyoruz. Yeni bir röportajda görüşmek üzere.
0 Comments