İnsanlığı Yok Etmesi Muhtemel 10 Olay

Grey goo, moleküler nanoteknolojiyi içeren varsayımsal ancak kabus gibi bir küresel felaket senaryosuna atıfta bulunmaktadır. Bu felaket senaryosunda kontrolden çıkmış nanobotlar, kendilerinin sonsuz kopyalarını üretip, yaşam için gerekli olan malzemeleri tüketerek, biyosferi yok eder. 

Nanopartiküller; bebek maması, tarım kimyasalları ve antibakteriyeller dahil her türlü üründe bulunur. Aslında, her kimyasal reaksiyon atomik ölçekte gerçekleştiği için, harmaloglar ve kimyagerler her zaman nanoteknolojiyi kullanmışlardır. 

Normal şartlarda nanoteknoloji harikalar yaratmak için kullanılabilir. Bu moleküler makine, kanser hücrelerini yok etmek, kalp lezyonlarını onarmak, her türlü patojeni tespit edip öldürmek ve çok daha fazlası için tasarlanabilir. Hatta gelecekte, zehirli çöp sahalarını veya petrol sızıntılarını temizleyebilen kendi kendini kopyalayan nanoteknolojik motorlara bile sahip olabiliriz. Ama ya bu nanobotlar kontrolden çıkar ve her şeyi tüketmeye başlarsa? Nanoteknoloji öncüsü bir bilim adamı olan Eric Drexler'e göre, bu nanobotlar kontrolden çıkarak katlanarak çoğalırlarsa, tüm gezegeni iki gün içinde gri yapışkana dönüştürebilirler.

Tahmin edemeyeceğiniz büyüklükte bir tsunaminin sonumuzu getirebileceğini hayal etmek korkutucu, ancak bu oldukça mümkün. Son derece nadir olmasına rağmen, mega tsunamiler inanılmaz derecede yıkıcı olabilir. Depremler veya su altı tektonik aktivitelerinin neden olduğu çoğu tsunamiden farklı olarak, mega tsunamiler, suya veya oldukça yakınına düşen büyük veya çok sayıda cisim kaynaklı meydana gelir. 

Volkanik aktivitelerin ve meteor çarpmalarının mega tsunamilere neden olduğu bilinmektedir. Aslında, yaklaşık 73.000 yıl önce, Cape Verde Adaları'ndaki ani bir volkanik çöküş nedeniyle böyle bir mega tsunami meydana gelmiştir. Uzmanlara göre, bu mega tsunami, yaklaşık 50 km uzakta bulunan bütün bir adayı yutan yaklaşık 240 metre yüksekliğinde dalgalara neden oldu. Buna karşılık, 2004 ve 2011'in bilinen en büyük tsunamileri, maksimum 30 metre yüksekliğe ulaşan dalgalar oluşturdu. Bugün mega tsunamiler meydana gelirse, tüm kıyı şehirleri yok olabilir ve tahmin edilemeyecek kadar çok sayıda can kaybı yaşanabilir.

Güneş, nükleer füzyon adı verilen bir süreçle enerji üretir. Hidrojeni helyuma dönüştürür ve bu süreç kütleyi enerjiye dönüştürür. Ancak, yakıt kaynağı bittiğinde, yıldızımız çarpıcı bir şekilde büyümeye başlayacak. Güneş giderek daha sıcak hale gelecek ve bir noktada o kadar ısınacak ki, dünyadaki tüm okyanuslar buharlaşacak. Sıcaklıklar yukarı doğru yükselecek ve kaçak bir sera etkisine neden olacak. O zamana kadar, sıcaklık gezegenimizin yüzeyini eritecek ve belki de en dirençli mikroorganizmalar dışında tüm yaşam formlarını yok edecek kadar yüksek olacak. 

Bundan yaklaşık beş milyar yıl sonra güneş genişlemeye başlayacak ve bir kırmızı dev haline gelecek. İki milyar yıl sonra, Dünya'nın yörüngesinin şimdi olduğu yere ulaşacak kadar büyüyecek. Sonunda genişleyen Güneş Dünya'yı yutacak ve onu tamamen yok edecek.

Güneş'in varlığımızı tehdit etmesinin bir başka yolu da jeomanyetik fırtınalardır. Genellikle güneş fırtınası olarak adlandırılan jeomanyetik fırtına, gezegenimizin manyetosferinde geçici bir bozulmadır. 

Genellikle güneş patlamalarının neden olduğu jeomanyetik fırtınalar göz kamaştırıcı aurora görüntüleri üretir, ancak modern teknoloji üzerinde yıkıcı bir etkisi vardır. Yeterince şiddetli olduklarında, yüksek gerilim trafolarını tahrip edebilir, elektrik şebekelerini devre dışı bırakabilir ve GPS, uydu telefonları ve interneti bozabilirler. Su pompaları, yakıt pompası hatları, bilgi teknolojisi, ATM'ler ve elektrik kullanan her şey ise işe yaramaz hale gelmektedir. 

Kayıtlara geçen en büyük jeomanyetik fırtına, 1859'da meydana gelen Carrington Olayı'dır. Bugün böyle bir jeomanyetik fırtına olursa, 20 trilyon ABD doları değerinde hasara neden olabilir ve bizi haftalar, aylar hatta yıllar boyunca Karanlık Çağlar'a geri götürebilir. 

1967'deki başka bir güneş fırtınası radar arızalarına sebep oldu ve neredeyse ABD ve Sovyetler Birliği arasında bir nükleer savaşa neden oluyordu. Jeomanyetik fırtınalar kaynaklı bir teknolojik kıyamet, modern uygarlığı rahatlıkla dize getirebilir.

İklim kıyameti veya iklim distopisi, çevre üzerindeki insan etkisinin medeniyetin çökmesine ve insanların neslinin tükenmesine neden olacağı düşünülen varsayımsal bir senaryoyu ifade eder. Pek çok araştırmacı ve akademisyen, iklimle ilgili yakında ciddi önlemler almazsak; şiddetli hava olayları, aşırı sıcaklıklar, mahsul yetiştirememe ve atmosferdeki değişiklikler nedeniyle Dünya'nın bazı bölümlerinin veya tamamının yaşanmaz hale geleceğini düşünüyor. 

Felaket boyutunda bir iklim değişikliği, gezegen genelinde tahmin edilemeyecek bir yıkıma neden olabilir. Artan sıcaklıklar ile pandemi veya salgın hastalık riski artacaktır. Sık görülen kuraklıklar ve aşırı hava olayları, mahsul üretimini ciddi şekilde etkileyerek gıda kıtlığına yol açacaktır. Isı kaynaklı ölümler olağan hale gelecektir. Kitlesel yerinden edilmeler, kitlesel yok oluşlar ve doğal afetler, toplumsal çöküşe ve nihayetinde insanlığın yok olmasına neden olacak birçok faktör iklim kıyametinin sonuçları arasında yer alacaktır.

Ünlü İngilizce çevreci Sir David Attenborough'un bir zamanlar dediği gibi, insanlar Dünya'nın vebasıdır. Gezegene nasıl zarar verdiğimizi bilmek için bilim adamı olmamıza gerek yok. Nüfusumuz arttıkça, daha fazla habitatı yok ediyoruz. İnsan nüfusu o kadar arttı ki, insanları beslemek için gezegenin kara yüzeyinin yaklaşık yüzde 40'ının ekilmesi gerekmektedir. 

Bu nedenle, dünya çapında yaklaşık 800 milyon insan aç kalmaktadır ve yine bir ila iki milyar insan yetersiz beslenmeden muzdarip. Aşırı nüfus da yaşam kalitesi için bir tehdittir. Bu artan nüfusun etkileri aşırı tüketim ile daha da kötüleşiyor. Nüfus artmaya devam ederse, yaşam için gerekli kaynaklar tükenebilir ve bu, kitlesel yok oluşla sonuçlanacak tam bir ekolojik çöküşe bile yol açabilir.

Nükleer kıyamet veya başka bir deyişle nükleer soykırım, nükleer silahların kitlesel patlamasının küresel çapta radyoaktif serpinti ve yıkımla sonuçlandığı varsayımsal bir senaryoyu ifade eder. Küresel bir nükleer savaşın ardından, gezegenin büyük bir kısmı yaşanmaz hale gelecek ve medeniyet muhtemelen çökecektir. Patlamanın ani etkileri tüm insanlığı ortadan kaldırmasa bile, serpintiden kaynaklanan yaygın radyasyon hastalığı, yangın fırtınaları, nükleer kış ve modern teknolojinin kaybı gibi sonraki tehlikeler nedeniyle kesinlikle olabilir. 

Nükleer kışı uzatmak, nükleer kıtlık olarak da bilinen küresel bir kıtlığa yol açabilir. Tarımsal üretim ve dağıtım durma noktasına geldikçe, Dünya'nın geri kalan nüfusu açlıktan ölecektir. 2013 tarihli bir rapora göre, Hindistan ile Pakistan arasında bölgesel bir nükleer savaş gerçekleşirse yaklaşık 2 milyar insan açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Küresel bir nükleer savaşın ardından durumun ne kadar vahim olacağını ise tahmin etmek hiçte zor olmasa gerek. 

Yaklaşık 66 milyon yıl önce, büyük bir meteor çarpması nedeniyle dinozorlar Dünya yüzeyinden silindi. Öyleyse, merak etmek doğaldır, benzer bir kader insanlığın başına gelebilir mi? Böyle bir olasılık son derece yüksektir. Uzmanlar, şu anda gezegene doğru hızla ilerleyen yaklaşık 2.000 dev uzay taşı olduğunu keşfetti. Ancak bunlardan kaçının Dünya ile çarpışma olasılığının yüksek olduğunu söylemek zor. 

Büyük bir asteroit veya kuyruklu yıldız sığ bir su kütlesine veya kara kütlesine çarparsa, etkileri felaket olur. Çarpmanın ani etkilerinin yanı sıra, bir kış etkisi için de endişelenmemiz gerekecek. Çarpmanın ardından atmosfere büyük miktarlarda kül, toz ve diğer maddeler salınacak ve bu da Güneş'ten gelen radyasyonu engelleyecektir. Küresel sıcaklıklar dramatik bir şekilde düşerek kitlesel bir yok oluşa yol açacaktır.

Bir zombi kıyameti fikri kulağa gülünç gelse de, yaklaşık 600 tür içeren bir mantar türü olan Kordiseps'i duyduğunuzda çokta uzak görünmüyor olduğunu anlayacaksınız. Çoğu Kordiseps türü parazittir ve böcek konaklarını yaşayan zombilere dönüştürebilirler. Peki ama nasıl? 

Bir böceğe bulaştıktan sonra mantar, onu içeriden beslemeye ve yeni hücrelere çoğalmaya başlar. Kordiseps, böceğin vücut kütlesinin yaklaşık yüzde 50'sini oluşturana kadar büyümeye devam eder. Kordiseps, konağıyla beslenmeyi bitirdiğinde, böceğin beynini ele geçirir ve onu yuvasını terk etmeye ve ölmesi için mükemmel noktaya ulaşmaya zorlar. Sonra mantar büyür, böceğin vücudundan patlar ve popülasyonunun büyümesini sürdürmek için daha fazla spor yaymaya ve daha fazla böceğe bulaştırmaya hazırlanır. Kordiseps insanlara bulaşmasa da böyle bir mantar insanları etkilemek için evrimleşirse zombi kıyametini gerçeğe dönüştürebilir.

Bu liste, şu anda karşı karşıya olduğumuz bir sorunu ele almadan tamamlanmış sayılmaz. Bir veya daha fazla virüsün veya antibiyotiğe dirençli bakterilerin neden olduğu bir salgın, insanlığı gerçekten yok edebilir. Şimdiye kadar Covid-19 salgını dünya genelinde 2,9 milyondan fazla ölüme neden oldu. 1918, İspanyol Gribi, dünya nüfusunun yaklaşık %3 ila 5'ini öldürdü. Kara Ölüm, 75 milyondan 200 milyona kadar ölüme neden oldu. 

Bu pandemilerin hiçbiri insanlığı tamamen yok edemese de, genetiğiyle oynanmış bir patojen bunu gerçekleştirebilir. Biyolojik savaş tehdidinin artmasıyla birlikte, insan neslinin tükenmesine neden olan bir salgın gerçek bir olasılık gibi görünüyor.

Peki sizce insanların neslinin tükenmesinin en kötü yolu ne olabilir? Yorumlarda belirtmeyi unutmayın.